Hazal Yalın
Bu hafta üç önemli yazıdan oluşan bir seçki var.
Tsargrad, alanında önemli üç uzmanın BRICS ile ilgili görüşlerini derlemiş. Bunların ilk ikisi BRICS’in perspektifleri üzerinde dururken önemli bir solcu iktisatçı Yelena Veduta birliğin olası açmazlarını vurguluyor. Bunların başında mevcut emperyalist sistemin kurumsal ve idari yapısına bir alternatif getirilmediği eleştirisi var.
İzvestiya’da RANHiGS doçenti D. Şulga ise Afrika ilişkileri üzerinde durmuş. Şulga “ideolojik ittifaklar” yerine pragmatizm temelinde ortaklıklar vazediyor.
Gazeta.RU’da Karadeniz’de NATO ve Rusya arasında olası bir çatışma üzerine yazan M. Hodarenok, benim Rusya’da en çok ciddiye aldığım askeri uzmanların başında gelir. Hodarenok, Karadeniz’de bir çatışmanın hızla önce taktik sonra stratejik nükleer silahların kullanıldığı küresel savaşa dönüşeceğini vurguluyor.
‘BRICS’in geleceği’
Financial Times’ın yazdığına göre Çin lideri Si Tsinpin BRICS’in G-7’nin yerini alabileceğini düşünüyor. Dahası, Tsargrad anahaberde konuşan “İlk Rus” ekonomi gözlemcisi Yuriy Pronko, Pekin’in yeni bir koalisyonun gelişmesine her türlü katkıda bulunmaya niyetli olduğunu söylüyor.
Bununla birlikte Amerikan gazetesinin haberine göre Yeni Delhi BRICS’in geleceği konusunda biraz kuşkucu davranıyor. Bu bağlamda G7 ülkeleri Hindistan ve Çin arasındaki çatışmayı genişleyen birliği zayıflatmak için kullanmayı hesap ediyorlar.
BRICS’in Güney Afrika zirvesinde 6 ülke daha resmen örgütün parçası oldular: Arjantin, Etiyopya, Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve İran.
BRICS’in geleceğini Tsargrad canlı yayınında Avrasya Analiz Kulübü Başkanı Nikita Mendkoviç ile iktisat bilimleri doktoru ve Moskova Devlet Üniversitesi Stratejik Planlama ve İktisat Siyaseti Kürsüsü Başkan Yardımcısı Yelena Veduta yorumladılar.
Yuriy Pronko’ya göre şu anda pek çok ülke, uluslararası ticarette kullanılacak ve dolara alternatif olacak yeni bi küresel para biriminin uygulamaya gireceğini ciddi olarak bekliyor. ABD ve AB’nin Rusya’ya karşı yaptırım siyaseti, hükümetleri Batı mali sisteminden uzaklaştırıyor. Bu da küresel iktisadi yeniden yapılanma için önemli ön şartları yaratıyor:
“Birçok devletin bu tür sonuçlara karşı kendilerini sigortalamak istedikleri çok açık. Son aylarda BRICS’e yeni üye adaylarının akışı da bununla ilişkili. … Belki de Ankara BRICS’e doğrudan girmeyecektir, ama yeni karşılıklı ödeme sistemine katılmak için bir çerçeve mutabakatı imzalamaya çalışacaktır. Dünyadaki birkaç büyük ekonominin üye olduğu ve ayrıca yaklaşık otuz ülkenin daha katılmak istediği örgütün gayriciddi olamayacağını bilmek gerek. Bu, büyük bir uluslararası hadise.”
Nikita Mendkoviç ise BRICS’in gelecek vaat eden bir proje olduğunu ekliyor. Rusya Çin’le birlikte örgütün kurucularından biri; bu güçler birbirlerini mükemmelen tamamlıyorlar, ittifakın güç kazanmasının önemli bir kozu da bu:
“Evet, Çin’de üretim hacmi daha büyük, ama kaynak kullanımında seçicilik ve emek verimliliğiyle ilgili çok ciddi bir problem var. Bizse mükemmel bir bilimsel birikime sahibiz. Bilgisayar uygulamalarında, füze teknolojisinde, biyoteknolojide. Moskova ve Pekin birbirlerini tamamlıyorlar: Çin atölye, Rusya ise tasarım ofisi. Birlikte, hatta ikili temelde bile çok şey yapabiliriz.”
Yelena Veduta ise BRICS’in geleceğine dair beklentilere daha temkinli bir iyimserlikle yaklaşmak gerektiğini söylüyor. Veduta’ya göre örgütün önünde çözmesi gereken bir dizi güçlük var:
“BRICS fikri harika bir fikir: devletler birleşiyorlar, ortak problemler üzerine konuşma, ABD’nin, Federal Reserve System’in faaliyetlerini kınama imkânına sahip oluyorlar. Ama bana göre BRICS ne yazık ki, örgüte üye ülkelerin iktisadi kalkınma idaresi sisteminin nasıl olması gerektiğine dair net bir tasarıma sahip değil. Aynı mali ve dijital küresel idare sistemi işlemeye devam ediyor. Bütün ülkeler de bu sistemde. Bütün bunlar, Davos’ta Dünya Ekonomi Forumu Başkanı Klaus Schwab’ın yaptığı önerilere uygun bir dijital dönüşümü hayata geçiriyor. … BRICS devletlerindeki bütün gençlik Amerikan iktisat teorisi fikirleri temelinde yetiştirilmeye devam ediliyor. Bu yüzden, örgüt üyesi ülkelerin esasen ABD’de bulunan büyük korporasyonların menfaatlerine göre örgütlenmiş küresel yönetim sisteminden kolaylıkla çıkabileceklerini ne yazık ki henüz beklememek gerek.” (Tsargrad, 25 Ağustos)
‘Rusya’nın Afrika’daki projeleri bölgesel istikrara bağlı’
Rusya Kamu Ekonomisi ve Amme İdaresi Akademisi (RANHİGS) Sibirya İdarecilik Enstitüsü Uluslararası İlişkiler ve İnsani İşbirliği Kürsüsü doçenti Daniil Şulga, günümüz dünyasında Afrika’nın durumunun bütünüyle özgün olduğunu belirtiyor:
“Kıtanın siyasi coğrafyası birkaç istisna dışında (Liberya ve Etiyopya) daha önceki sömürge imparatorluklarının: Britanya, Fransa, Portekiz, daha düşük bir derecede İspanya’nın sınırlarına göre belirlenmiş durumda. Bu konfigürasyon ikili bir etkide bulunuyor. Bir yandan herhangi bir devlet çerçevesinde genellikle rekabet ve hizipler arasında iktidar mücadelesi doğuran bir dizi milliyet bulunuyor. Diğer yandan ise ortak dil ve Avrupalıların hükümranlığı zamanından kalma iktisadi bağlar, bölgesel birliklerin meydana gelmesinde yardımcı oluyor.”
Şulga’ya göre Rusya-Afrika Forumu Rusya’nın tecridi projesinin çöktüğünü, bütün dünyada Rusya ile işbirliği yapmak isteyenlerin yeterli olduğunu ileri sürüyor:
“Davetli liderlerin tamamı bütün uluslararası meselelerde Kremlin’in tutumunu paylaşmaktan çok uzaklar, ancak çokkutuplu bir dünya şartlarında bu da tamamen işleyen bir mekanizma. İktisadi alanda temas noktalarının varlığı daha önemli. Bilindiği gibi karşılıklı avantaj temelinde inşa edilen mutabakatlar genellikle ideolojik ittifaklardan daha sağlamdır.” …
Şulga, Rusya’nın tarım ürünleri göndermekten başka bölgede birkaç iktisadi alanı daha genişletebileceğini düşünüyor:
“Otomobil sanayisi, mesela Mısır’da Lada üretimi bu umudu veriyor. Birçoğu daha SSCB zamanında ondan silah satın alan Afrika ülkelerine silah sevkiyatı. …”
Ancak Daniil Şulga’ya göre bu sayılanların başarılı şekilde hayata geçirilmesi büyük ölçüde bölgedeki istikrara bağlı. … (S. Smirnova / İzvestiya, 24 Ağustos)
‘Karadeniz’de NATO ve Rusya arasında çatışma hızla nükleer çatışmaya evrilir’
Amiral Stavridis, “Rusya’nın Karadeniz’in uluslararası sularındaki faaliyetlerinin NATO ve Rusya Federasyonu arasında denizde savaş riskinin tırmanmasına yönelik gerçek bir risk yarattığını” söyledi. Stavridis, NATO’nun seyrüsefer için insani bir koridor kurabileceğini belirtti. Amirale göre NATO, Odessa’ya giden ve oradan ayrılan gemilere savaş uçakları ve askeri gemiler yardımıyla koruma sağlayabilir.
Amerikan ordu mensupları geleneksel olarak Karadeniz’i silahlı kuvvetlerinin askeri harekâtı için kilit önemde sayarlar. Karadeniz devletleri ise Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya, Türkiye ve Ukrayna. Bunlar arasında üçü NATO’nun tam üyesi (Türkiye, Romanya, Bulgaristan); iki devlet ise NATO’nun yakın ortakları arasında (Ukrayna ve Gürcistan).
Karadeniz bugün hiç abartmasız bir kaynama noktasında. Bölge ayrıca hidrokarbon kaynakları açısından da zengin; bu, gerilimi artırıyor. Bu durum Atlantik Konseyi’nin yakınlarda yayınlanan araştırmasında da belirtiliyor.
Karadeniz bölgesindeki gerginleşen durumun Rusya ve NATO arasında öngörülmemiş bir askeri çatışmaya yol açıp açmayacağı şimdilik bilinmiyor. Moskova ve Washington burada halen aynı harekât alanında faaliyet sürdürüyorlar. Ancak askeri uzmanların çoğunluğu böyle bir senaryoya şüpheyle yaklaşıyor.
Daha İkinci Dünya Savaşı’ndan beridir donanmanın kütlesel hava saldırısına etkili şekilde karşı koyamayacağı biliniyor. Kim Karadeniz’e hangi kuvveti yığarsa yığsın hava üstünlüğü olmadan donanma yenilgiye mahkûmdur. Böyle bir hava üstünlüğünü ise mevcut durumda sadece Rusya silahlı kuvvetleri Hava ve Uzay Kuvvetleri kurabilir.
Moskova’nın potansiyel hasımlarının bir hava grubu teşkil edebilecekleri ileri sürülse de bu Türkiye’nin özel durumu düşünülürse hiç kolay değil, keza Rusya’nın Kırım yarımadasında ve komşu bölgelerde yeterince güçlü bir çağdaş hava savunma kuvvet ve vasıtaları bulundurduğunu da hesaba katmak gerek. Üstelik bu çok kısa bir sürede güçlendirilebilir.
Karadeniz’in kapalı bir deniz olduğu da hesaba katılmalı. Rusya, doğrudan kıyılardan atışlarla varsayımsal hasımların her sınıftan gemilerini yok etmeye yönelik çok büyük imkânlara sahip. …
Amiral Stavridis, Rusya’nın Karadeniz uluslararası sularındaki eylemlerinin NATO ve Rusya Federasyonu arasında denizde bir savaş riskini gerçek anlamda yarattığını ileri sürüyor. Ancak amiral bunu söylerken olası bir çatışmanın en genel surette nasıl görüneceğini belirtmemiş. Bu çatışma, çatışan tarafların savaş gemileri arasında hafif ve gürültüsüz karşılıklı atışlarla bitmez. NATO ve Rusya arasında Karadeniz sularında çıkacak her tür silahlı çatışma, pratikte kaçınılmaz olarak, ilkin taktik nükleer silahların kullanımına yol açar, arkasından (yeterince kısa bir sürede) karşılıklı kütlesel nükleer füze saldırıları meydana gelir.
NATO için en iyi ihtimal, Rusya’nın sadece demonstratif nükleer saldırılarda bulunmasıdır. … (M. Hodarenok / Gazeta.RU, 20 Ağustos)